AB’nin ‘sığınmacı’ kararı, Türkiye’yi nasıl etkileyebilir?
Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, düzensiz göçün önlenmesi amacıyla daha sıkı önlemler içeren yeni Sığınma ve Göç Anlaşması’nı onayladı.
Anlaşma, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu AB üyesi olmayan geçiş ülkeleri ile ortaklıkların güçlendirilerek yasa dışı göçün önlenmesini de içeriyor. İnsan hakları kuruluşlarına göre, yeni anlaşma çok sayıda mültecinin Türkiye ve Tunus gibi “geçiş ülkelerine” geri gönderilmesine yol açacak.
Mülteci almayı reddeden ülkelere kişi başına 20 bin euro ceza
BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın aktardığına göre anlaşma uyarınca Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi “giriş ülkelerinin” yükünü azaltacak bir ‘zorunlu dayanışma’ mekanizması oluşturulacak. AB üyesi diğer ülkeler de belirlenen asgari oranda mülteci kabul etmek zorunda olacak. Kotanın üzerinde göçmen kabul eden ülkelere belirli bir tazminat ödenecek. Sığınmacı almayı reddeden AB üyesi ülkeler ise, reddettiği kişi başına 20 bin euro ödemek zorunda kalacak.
Sığınma talebinin 12 hafta içinde karara bağlanması, olası ret durumunda yine bu sürece mültecinin ülkesine dönüşünün sağlanması amaçlanıyor. Reddedilme olasılığı yüksek olan sığınmacıların işlemlerinin hızlı şekilde bitirilmesine öncelik verilecek.
Yeni anlaşma uyarınca, ‘ani sığınmacı akını’ gibi bir gelişme karşısında üye ülkelerin kriz durumu ilan etmesi ve sığınma prosedürlerini geçici olarak askıya almasına izin verilecek.
AB sınırlarına vize koşullarına sahip olmadan giren kişiler, 7 güne varan bir süre boyunca kimlik tespiti, biyometrik verilerin toplanması, sağlık ve güvenlik kontrollerinin de dahil olduğu bir giriş öncesi zorunlu tarama işlemine tabi tutulacak.
Sığınma başvurusu yapan kişilere yapılacak değerlendirme sürecinde ortak kriterler üzerinden hareket edilecek.
Veri tabanına kaydedilecek
Çocuklar da dahil bütün mülteciler, parmak izleri ve yüz görüntüleri de dahil olmak üzere Eurodac veri tabanına kaydedilecek. Bu veri tabanında, kaçak göçmenlerin güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadığı, şiddete başvurup varmadığı ya da silahlı olup olmadığı bilgileri de yer alacak.
Sığınma hakkı verilen kişilere tanınan haklar da her üye ülke için standart olacak.
Üye ülkeler, Avrupa Birliği Sığınma Ajansı’ndan (EUAA) gelen bilgilere dayanarak, mültecilerin ayrılmak zorunda oldukları ülkelerdeki durumu değerlendirerek, mülteci statüsü düzenli olarak gözden geçirecek.
Barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi konularda da sığınmacılar için eşdeğer kabul standartları sağlanacak.
Sığınma talebinde bulunanlar, başvuru tarihinden en geç 6 ay sonra çalışmaya başlayabilecek.
“Uluslarası ortaklık” vurgusu
Yeni Sığınma ve Göç Anlaşması, mülteci sorununun AB üyesi olmayan ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının yer aldığı “uluslararası ortaklıklar” sayesinde çözülmesini öngörüyor. AB, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ‘geçiş ülkeleri’ ve göç veren ülke yönetimleriyle işbirliğini güçlendirerek düzensiz göç ve insan kaçakçılığı ile mücadele edecek.
AB yönetimi, bu amaçla 2016 yılında Türkiye ile Mültecilerin Geri Kabulü Anlaşması’nı imzalamıştı. AB daha sonra Tunus, Moritanya ve Lübnan ile “ekonomik destek” karşılığı benzer anlaşmalara imza attı. AB yönetimine göre yeni anlaşma, sınır yönetimi, geri dönüş ve geri kabul alanlarında öncelikli ortaklarla işbirliğini genişletirken, göçün etkenlerini ele almaya yönelik kalkınma çabalarını da destekliyor.
Yasa neden şimdi kabul edildi?
Avrupa Komisyonu açısından, yeni göç anlaşmasının Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin başlayacağı 6 Haziran’dan önce onaylanması büyük önem taşıyordu. Avrupa genelinde 6-9 Haziran tarihlerinde yapılacak seçimlerde, kamuoyu yoklamalarına göre en az 10 ülkede aşırı sağ partiler önde görünüyor. Aşırı sağın seçimlerdeki en önemli propaganda malzemesi ise sığınma ve göç sorunu.
Brüksel’deki AB kaynakları, yeni göç düzenlemesi ile aşırı sağın önemli bir kozunu kaybedeceğini düşünüyor. Bu nedenle düzenleme, AP seçimleri öncesi onaylandı.
Komisyon tarafından onaylanan yasa, AB resmi gazetesinde yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB üyesi ülkelere, iç hukuku, göç anlaşmasına uygun hale getirmeleri için iki yıl süre verilecek. Yasal düzenleme, AB genelinde iki yıl sonra tamamen hayata geçirilmiş olacak.
“İnsanlık dışı bir sisteme yol açacak”
Anlaşmaya karşı olan bazı sol partiler ile insan hakları örgütleri, düzenlemenin “insanlık dışı bir sisteme yol açacağını” savunuyor. Uluslararası yardım kuruluşu Caritas’a göre, “Güvenli üçüncü ülke” kavramının daha geniş bir şekilde yorumlanması nedeniyle, anlaşma kapsamında muhtemelen daha fazla insan, aralarında Türkiye ve Tunus’un da olduğu geçiş ülkelerine geri gönderilecek.
Örgüte göre, bu da Avrupa’nın, “sığınma sorumluluğunu AB dışı ülkelere kaydırmayı amaçlayan artan dışsallaştırma eğilimiyle” örtüşüyor. İnsan hakları örgütleri, hızlandırılmış sığınma prosedürü nedeniyle sınır ülkelerinde göçmenler için daha kötü koşullar oluşacağını da savunuyor.
sebenhaber.com.tr